İçeriğe geç

Unutmanız Beklenir

Unutmanız beklenir.

Bir insanı, geçmiş bir günü, bir yağmuru, kulağınıza fısıldanan bir sevgiyi.

Unutmak o kadar kolay değildir oysa.

Unutamayanlar, nehirde yüzerken bir taşa takılıvermiş bir yaprak gibi sıkışıp kalır zamanın bir kıyısında. Sanki zaman, onu çoktan unutmuş olanlarda da durmuştur, ona öyle gelir.

Oysa unutanlar çoktan bir eğlencenin planını yapmış, süslenip püslenmiş, yeni kavuşmalara hazır, yeni bir güne uyanmaya devam ederler.

Sizse eğlenceli günlere ve gecelere, baharlara, tatlı esen ılık rüzgârlara, şarkılara, keyifli içilen demli çaylara artık davetli değilsinizdir.

Sizden unutmanız beklenir. Daha doğrusu, sizi unutmalarına sessizce boyun eğmeniz, kabullenmeniz, acınızı biraz ötede, onların heveslerini kaçırmayacak kadar uzakta yaşayıp iyileşmeniz beklenir.

Hayatınızın ritmini yeniden kurulu bir saat gibi ahenkli ve çocuksu, içten bir ezgiye kavuşturmak için belki gerçekten unutmanız gerekir.

Ama bir kalbin yumuşaklığını, güneşin size vaat ettiği yenilenmeyi, ılık sularda ellerinizi tutan onurlu bir sahiplenmeyi, güvenmeyi, koşulsuz sevmeyi, en çok da bunu değil elbette…

Size arkasını dönenleri, sizi görmezden gelenleri, içinizdeki hevesleri kül ile söndürenleri…

Unutmak, bazen yaşamaya devam edebilmek için bir mecburiyettir.

Ama nasıl…

İnsan nasıl unutur?

Gerçekten insan, bunu bilinçli bir seçimle başarabilir mi?

Belki mümkündür, neden olmasın…

Belki insan kendine dışarıdan bakmayı başarabilirse unutması gereken ihanetleri unutmayı başarabilir ve böylece sırtını kamburlaştıran kederi ve acıyı arkasında bırakıp geleceğini yeni bir hevesle inşa edebilir.

Neden olmasın?

Unutamayan ve bu unutamamanın kendisini hapsettiği zamandan çıkış yolu arayanlar, aynı durumu bir başkasının yaşadığına odaklanarak, kendilerine dışarıdan bakabilmeyi başarabilirlerse belki, sıyrılabilirler kırgınlıklardan…

Sıyrılıp ve o dehlizden kurtulup özgür olabilirler yeniden.

Neden olmasın?

Önemli olan bu seçimi yapabilmek, değil mi?

İnatçılık bu belki de. Unutmak istememek.

İnatla o ilk eski mutlu zamanları yeniden yaşama arzusu. Bu arzu, unutmanın önünde bir engel. Bu arzu olmasa insan hemen başka bir sevince kendini açabilir. Bir süre sonra kırgınlıklar, unutamadığı o anılar, unutmak istemediği evler, eşyalar, kokular gitgide silikleşir.

Unutamadığı insanlar, hafızasında ölü birer hayaletlere dönüşüverir.

Sanki hiç birbirlerini sevmemişler, birbirlerine sarılmamışlar, birbirlerini öpmemişler gibi yabancılaşıverirler.

Oysa insan unutmayı seçmediği sürece, hafızasında canlı tutmaya devam eder geçmişi.

 

Kategori:Deneme

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir